31 Mayıs 2020 Pazar

Malcolm X'de Sözlük




SİNEMADA KİTAPLAR


10


SÖZLÜK
 Webster's Collegiate Dictionary, 1828
Noah Webster



Baine, Malcolm X'e sözlükte "Siyah" kelimesinin anlamını gösteriyor.


MALCOLM X, 1992
SPIKE LEE





"Ever look up the word black?" "Did you ever study anything that wasn't a con?
"BLACK: destitute of light, devoid of color, enveloped in darkness, hence utterly dismal or gloomy, as "The future looked black."'"
"Pretty goof with them words" 
" 'Soiled with dirt, foul, sullen, hostile, forbidding, as "a black day." Foully or outrageously wicked as, "black cruelty." İndicating disgrace, dishonor, or culpability.'"
"That's something, all right."
"Let's took up white. Here. Read" 
" 'White, the color of pure snow. Reflecting all the rays of the spectrum. The opposite of black. Free from spot or blemish. İnnocent. Pure.' Ain't this something? 'Without evil intent. Harmless. Honest, square-dealing, and honorable. 'Wait minute. This was written by white floks, though."
"Sure ain't no black man's book."
"So why we read it?"
"So you can read the truth behind the words.... Here. Let's start at the beginning. We'll look them up, write them down, and find out what they mean."

***

“Siyahın anlamına sözlükten baktın mı?”
“Neden?”
“Dolandırıcılık dışında bir iş yaptın mı?”
“Ne gerek var ki?”
“SİYAH: Işıktan yoksun, Renkten yoksun. Karanlığa kapatılmış, bu nedenle son derece kasvetli ve kara; “gelecek kara görünüyor”
“Kelimelerle aran iyi, değil mi?”
“Pisliğe bulanmış, kirli. Kasvetli, düşmanca. Tehditkâr: “Kara bir gün”. Çirkin, pis bir şekilde kötü, kara zalim gibi. Onursuzluk, yüz karası, suça yatkınlığı belirtir.” 
“Bu kadar da değil”. “Karalamak, kara çalmak, kara bir gün.”
“Evet, bu çok kötü. Beyaz’a bakalım. İşte, oku”
“BEYAZ: Saf karın rengi. Tayfın tüm renklerini yansıtan. Siyahın zıddı. Lekeden ve çirkinlikten uzak. Masum, saf. Kötü niyetten uzak. Zararsız, dürüst, sözüne sadık ve onurlu.”
“Bir dakika! Bunu beyazlar yazmış öyle değil mi? Bunların hepsi beyazların. Burada hiçbir siyahın kitabı yok. Bunu neden okuyoruz peki?”






29 Mayıs 2020 Cuma

Jules ve Jim'de Seçilmiş Yakınlıklar







SİNEMADA KİTAPLAR


9


GOETHE, 
 Die Wahlverwandtschaften, 1809

SEÇİLMİŞ YAKINLIKLAR
(Gönül Yakınlıkları)


Catherine'nin (Jean Moreau) Goethe'nin kitabı okumaktaki ısrarı, 
geceyi Jim'le (Oskar Werner) sevişerek geçirmesiyle son bulur.



Goethe'nin evlilik ve birliktelik üzerine yapıtı, 
kendi hallerinde yaşayan bir çiftin evliliklerinin, iki ziyaretçenin evlerine gelişiyle yerini duygusal çalkantılara ve yasak aşka bırakmasını anlatır. Walter Benjamin'in "Goethe'nin Gönül Yakınlıkları" başlığıyla çevrilen ünlü bir makalesi bulunmaktadır.



JULES ET JIM (Unutulmayan Sevgili), 1962
FRANÇOIS TRUFFAUT

Yönetmenin Henri-Pierre Roché’nin aynı adlı kitabından (1953) uyarladığı film, arkadaşlıkları uzun yıllara yayılan üç karakterin, ilişkiye dördüncü ve beşinci kişilerin de girmesiyle iyice karmaşıklaşan aşk hikâyesini anlatır.







René Magritte, Les affinités électives, 1932, Brüksel



Seçilmiş Yakınlıklar” başlığı kimyadan gelmektedir. Romanda verilen kimya formülleri ile karakterler (Charlotte,  Eduard  ve  Yüzbaşı) arasındaki ilişkiler paralellik arz eder. Deneysel kimyasal anlatıma sahip romanda esere ismini veren tanımı ilk kez yüzbaşının ağzından duyarız: ’’Bir ayrılma ve yeni bir birleşim meydana gelmiş olur böylece ve ‘’seçilmiş yakınlık’’ terimini kullanmak da makûl hale gelir.’’ Böylece eserde insan ilişkilerinin aldığı haller kimya bileşenleri ile açıklanır. Yüzbaşıya göre ‘’Doğada  karşı karşıya  geldiğimiz tüm  maddelerde ilk gördüğümüz şey kendi içlerinde bir çekim gücüne  sahip olmalarıdır.” Yine Eduard’a göre insan ilişkileri su, yağ ve  cıva  üçlüsünün etkileşimine başvurularak anlaşılabilir üzerinden: ’’Suyu, yağı ve cıvayı düşünün; hepsinin terkibinde bir birlik, bir tutarlılık göreceksiniz. Dışarıdan bir müdahale ya da zorlama olmadıkça, bu birlik hali hiç bozulmayacaktır. Söz konusu zorlayıcı gücü ortadan kaldırın, o bütünlük yeniden sağlanır.’’…. 




27 Mayıs 2020 Çarşamba

Yüksek Şatodaki Adam'da Dinsel Deneyimin Çeşitleri





SİNEMADA KİTAPLAR


8


William James, 
 The Varieties of Religious Experience, 1902

DİNSEL DENEYİMİN ÇEŞİTLERİ



Nobusuke Tagomi kütüphanede yasaklı kitapların olduğu bölümde William James'in Dinsel Deneyimin Çeşitleri kitabını okuyor...




THE MAN IN THE HIGH CASTLE 
SEZON 2 BÖLÜM 2
THE ROAD LESS TRAVELED


“But when one’s troubled by the reality of this world can be comforting to consider other possibilities. Even if those possibilities disturb us, so strong is the desire to escape the tyranny of consciousness and the narrow boundaries of our perceptions, to unlock the prison of thoughts in which we trapped ourselves, all in the hope that a better world or a better version of ourselves perhaps, may lie on the other side of the door.”


Fakat insan bu dünyanın gerçekliğinden rahatsızsa diğer olasılıkları düşünmek rahatlatıcı olabilir. Bu olasılıklar bizi rahatsız etse bile, bilincin zorbalığından ve algımızın dar sınırlarından kaçma, daha iyi bir dünya ve kendimizin daha iyi bir örneği belki de kapının diğer tarafında yatıyordur umuduyla kendimizi tuzağa düşürdüğümüz düşünce zindanlarının kilidini açma arzusu çok güçlüdür.





YÜKSEK ŞATODAKİ ADAM 




PHILIP K. DICK, THE MAN IN THE HIGH CASTLE, 1962

Eğer Almanlar ve Japonlar, biri batıdan diğeri doğudan ABD'yi işgal etselerdi. Ortaya çıkan, Nazi vahşetinin ve muhafazakar Japon imparatorluğu şiddetinin hüküm sürdüğü bir kabus mu olurdu, yoksa bugünküne çok benzeyen, içinde yaşayan, seven, para kazanmaya çalışan, acı çeken insanların yaşadığı bir dünya mı?
Dick bize böyle bir dünyayı "işgalci" bir Japonun gözünden anlatıyor.





James'in eseri dışında yasaklı kitaplar arasında şunları görüyoz:
Aldous Huxley, "New Brave World" ve "New Brave World Revisited", W.B.Yeats "Collected Poems" ve "The Collected Plays", William Blake "Completed Writings", Sigmund Freud "Collected Papers", J. L. Borges "Other Inquisitions"  


***

Mark Twain, 
 The Adventures of Huckleberry Finn, 1884

HUCKLEBERRY'İ FINN'İN MACERALARI



Aynı esnada Joe Blake sevgilisinin oğlu Buddy'e Huckleberry Finn okuyor:


  • Then I thought a minute, and says to myself, hold on; s’pose you’d a done right and give Jim up, would you felt better than what you do now? No, says I, I’d feel bad—I’d feel just the same way I do now. Well, then, says I, what’s the use you learning to do right when it’s troublesome to do right and ain’t no trouble to do wrong, and the wages is just the same?

 Sonra biraz durdum ve kendi kendime dedim ki: 
Bekle; diyelim doğru bir şey yaptın ve Jim'i ele verdin. O zaman, şu an hissettiğinden daha iyi mi hissederdin?  Hayır, dedim, kötü hissederdim. Şimdi hissettiğimle aynı olurdu. O zaman, dedim doğruyu yapmak sıkıntılı ve yanlışı yapmakta bir sorun yoksa, karşılıklıkları da aynıysa, doğruyu yapmayı öğrenmenin ne anlamı var?


***

Yİ ÇİNG, Değişimler Kitabı

   


Kitapta ve dizide karakterler önemli kararların eşiğinde hep Yi Çing'e (Değişimler Kitabı). başvururlar. Yi Çing Çin klasik metinlerinin en eskisi kabul edilen bilgeliğin kitabıdır.

Metin:
Kainattaki her şeyin değişim dönüşüm süreçlerini ve onların aşamalarını inceleyen bir yazıttır.
Sosyal yaşamda veya eskiden ordularda önemli bir karar aşamasında, içinde bulunulan süreç ve kendi koşullarınızı çözümlemede başvurulan, kendine has yöntemleri olan kadim bir kaynaktır.
Asya'nın Tao öğretisinin temellerinin göründüğü ilk metinlerdendir.
Asya öğretilerinde sıkça karşılaşılan Karşıtlıklar İlkesi "Yin ile Yang" yönteminin ilk kez göründüğü yazılı metindir.


















25 Mayıs 2020 Pazartesi

Gerçekler Acıtır'da Varlık ve Zaman





SİNEMADA KİTAPLAR


7


Martin Heidegger,  Sein und Zeit, 1927

VARLIK VE ZAMAN



Varlık ve Zaman'ı okumakta olan Troy Dyer (Ethan Hawke), Lelaina Pierce (Winona Ryder) için İroniyi tanımlıyor: 
"It's when the actual meaning is the complete opposite from the literal meaning"
"Gerçek anlamın, lafzi anlamın tam tersi olması" 


 REALITY BITES, Gerçekler Acıtır
Ben Stiller, 1994


23 Mayıs 2020 Cumartesi

Kış Masalı'nda Ruh Üzerine






SİNEMADA KİTAPLAR


6


PLATON, Phaidon 



Loic (Hervé Furic) ve Félicie (Charlotte Very) tiyatroda Shakespeare'in Kış Masalı'nı seyrettikten sonra, arabada ruhun ölümsüzlüğü ve reenkarnasyon hakkında konuşuyorlar ve Loic Blaise Pascal'ın Bahsi ile Platon'ın anımsama teorisini anıyor. Eve geldiklerinde Platon'un Phaeidon diyaloğundan bir bölüm okuyor. Daha önce arkadaşlar arası bir sohbette aynı konu açıldığında Loic Victor Hugo'dan bir şiir okumuştu.


ÉRIC ROHMER, 
CONTE D'HIVER (KIŞ MASALI), 1992




“Du reste, dit Cébés en l’interrompant, tel est bien le sens de la théorie, si elle est juste, que tu exposes souvent. Elle dit que notre instruction n’est rien d’autre qu’un ressouvenir et d’après elle. Il est nécessaire que dans un temps antérieur nous ayons appris ce que notre mémoire retrouve maintenant. Or se souvenir serait impossible, si notre âme n’était quelque part avant de naître sous cette forme humaine.


***

“Sonra Kebes, Sokrates’in sözünü keserek şöyle dedi: Senin daha önce sıklıkla söylediğin bir şey vardı: Bilmek/Öğrenmek daha önceden öğrendiklerimizi hatırlamaktan başka bir şey değildir. Eğer söylediklerin doğruysa, şimdi hatırladığımız şeyleri önceki bir zamanda öğrenmiş olmamıza yeni bir delili bu. Hem ruhumuz bir insan şekli ile [bedenle] birleşmeden önce bir yerde var olmamış olsaydı böyle bir şey olmazdı [hatırlamak olanaksız olurdu]. Buradan ruhun ölümsüz olduğu sonucu çıkar.
Platon, Phaidon, 72e









PASCAL'IN BAHSİ

« — Examinons donc ce point, et disons : «Dieu est, ou il n’est pas.» Mais de quel côté pencherons-nous ? La raison n’y peut rien déterminer : il y a un chaos infini qui nous sépare. Il se joue un jeu, à l’extrémité de cette distance infinie, où il arrivera croix ou pile. Que gagerez-vous ? Par raison, vous ne pouvez faire ni l’un ni l’autre; par raison, vous ne pouvez défaire nul des deux.
Ne blâmez donc pas de fausseté ceux qui ont pris un choix; car vous n’en savez rien.
— Non; mais je les blâmerai d’avoir fait, non ce choix, mais un choix; car, encore que celui qui prend croix et l’autre soient en pareille faute, ils sont tous deux en faute : le juste est de ne point parier.
— Oui, mais il faut parier; cela n’est pas volontaire, vous êtes embarqué. Lequel prendrez-vous donc ? Voyons. Puisqu’il faut choisir, voyons ce qui vous intéresse le moins. (…) .Votre raison n’est pas plus blessée, en choisissant l’un que l’autre, puisqu’il faut nécessairement choisir. Voilà un point vidé. Mais votre béatitude ? Pesons le gain et la perte, en prenant croix que Dieu est. Estimons ces deux cas : si vous gagnez, vous gagnez tout; si vous perdez, vous ne perdez rien. Gagez donc qu’il est, sans hésiter. »

Blaise Pascal, Pensées
Lafuma 418 - Brunschvicg 233


Bu noktayı bir tetkik edelim. Ve şöyle diyelim: Tanrı ya vardır, ya yoktur, hangi tarafa meyledeceğiz? Aklın bu hususta tayin edebileceği bir şey yoktur. Onunla bizi ayıran sonsuz bir kaos vardır. Bu sonsuz uzaklığın ucunda bir yazı tura oyunu oynanır. Hangisi için bahse gireceksiniz? Akla göre ikisinden birini seçmek ve ya reddetmek için sebebiniz yok. 
Dolayısıyla, bir tercih yapmış olanları yanılgıyla suçlamayın, çünkü bu konuda hiçbir şey bilmiyorsunuz. “Hayır, ben onları şunu ya da bunu tercih etmelerinden ötürü değil, bir tercih yapmlarından ötürü suçluyorum. Çünkü yazıyı tercih edden oyuncu turayı tercih edenden daha hatalı değil; ikisi de aynı derecede hatalı. Doğru olan hiç bahse girmemektir.”
Evet, ama bahse girmek mecburidir. Bu isteğe bağlı bir şey değil. Oyuna dahil olmuş durumdasınız. Öyleyse hangi tarafı seçeceksiniz? Bir bakalım. Mademki seçmek mecburi, hangi seçeneğin daha az kazançlı olduğuna bakalım. Kaybedecek iki şeyiniz var: Gerçek ve iyi; ortaya süreceğiniz iki şey var: Aklınız ve iradeniz, bilginiz ve saadetiniz; doğanız gereği kaçınacağınız iki şey var: hata ve sefillik. Seçmeye mecbur olduğunuza göre, aklınız birini değil de öbürünü seçmekten ötürü daha çok rencide olmayacak. Bu işin bir boyurunu hallediyor. Peki ya saadete ne olacak? Tura diyerek Tanrı’nın varlığı için bahse girdiğimizde kaybedip kazanacaklarımızı bir düşünelim: Şu iki durumu değerlendirelim. Kazanacak olursanız her ieyi kazanmış olursunuz, kaybedecek olursanız hiçbir ey kaybetmezsiniz. Öyleyse hiç tereddütsüz Tanrı’nın varlığına bahse girin.  
Çev. Devrim Çetinkasap
Pascal, Düşünceler, 233,
İş Bankası, s. 111-112








  
...


CE QUE DIT LA BOUCHE D'OMBRE

VICTOR HUGO 

Donc, une bête va, vient, rugit, hurle, mord ;
Un arbre est là, dressant ses branches hérissées,
Une dalle s’effondre au milieu des chaussées
Que la charrette écrase et que l’hiver détruit,
Et, sous ces épaisseurs de matière et de nuit,
Arbre, bête, pavé, poids que rien ne soulève,
Dans cette profondeur terrible, une âme rêve !

Que fait-elle ? Elle songe à Dieu !


....


GÖLGENİN AĞZINDAN ÇIKANLAR


Bir hayvan gider, gelir, kükrer, haykırır, ısırır;
Bir ağaç var orada, ürperen dallarını dikmiş
Yol ortasında, at arabalarının ezip
kışın harap ettiği bir kaldırım taşı çöküyor,
Ve maddenin ve gecenin yoğunluğu altında
ağaç, hayvan, kaldırım taşı,
hiçbir şeyin kaldıramayacağı ağırlık,
o korkunç derinlikte, bir ruh hayal kuruyor!
Ne yapıyor öyle? Tanrı’yı hayal ediyor.









William Shakespeare 
THE WINTER TALE

Kış Masalı


LEONTES
Ah Paulina, şeref dediğin şey, daha çok zahmet oldu sana;
Ama kraliçemizin heykelini görmeye geldik biz.
Salondan geçerken, o ilginç şeylerden hoşlandık gerçi,
Ama kızımın görmeye geldiği şeyi,
Henüz göremedik, annesinin heykelini
PAULINA
O sağken nasıl eşsizse, cansız örneği de öyle,
Şimdiye kadar gördüğünüz her şeyden,
İnsan elinden çıkma ne varsa,
İnanıyorum hepsinden üstün olduğuna,
Bu yüzden saklıyorum onu ayrı bir yerde,
Tek başına, işte burada
-sakin bit uyku ne kadar benzemezse ölüme-
Hazır olun , hayata bu kadar benzeyeni görmeye
.......
.......
.......
HERMIONE
Tanrılar aşağı bakın
Ve kutsal kâselerinizdeki iyilikleri boşaltın
Sevgili kızımın başına!
Anlat bana yavrum, nerede saklayıp korudular seni?
Nerede yaşadın, nasıl buldun babanın sarayını?
Sen de öğreneceksin ya,
Senin sağ olman umudu kehanetten anlaşılınca,
Bana bildirdi Paulina,
Ben de çocuğumu bir gün görürüm diye,
Esirgedim kendimi.

Çev: Özdemir Nutku

William Shakespeare, 
Kış masalı, İş Bankası, 
2014, s. 131-137








Ölü Ozanlar Derneği'nde Walden




SİNEMADA KİTAPLAR


5


HENRY DAVID THOREAU, 
Walden; or, Life in the Woods, 1854


WALDEN ya da Ormanda Yaşam


Neil Perry (Robert Sean Leonard) Thoreau ile Ölü Ozanlar Derneği'nin açılışını yapıyor.

DEAD POETS SOCIETY (ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ)
Peter Weir, 1989


I went to the woods because I wished to live deliberately, to front only the essential facts of life, and see if I could not learn what it had to teach, and not, when I came to die, discover that I had not lived. I did not wish to live what was not life, living is so dear, nor did I wish to practice resignation, unless it was quite necessary. I wanted to live deep and suck all the marrow of life, to live so sturdily and Spartan-like as to put to rout all that was not life, to cut a broad swath and shave close, to drive life into a corner, and reduce it to its lowest terms, and if it proved to be mean, why then to get the whole and genuine meanness of it, and publish its meanness to the world; or if it were sublime, to know it by experience, and be able to give a true account of it in my next excursion." 

***


Bilinçli ve incelikli bir şekilde yaşamayı arzuladığım için gittim ormana, hayatın yalnızca asli gerçekleriyle yüzleşmek, öğretecekle­ri varsa öğrenip öğrenemeyeceğimi anlamak ve ölüm ka­pımı çaldığında yaşamamış olduğumu görmemek için gittim. Ne yaşamın ta kendisi olmayanı yaşamaya (yaşamak o kadar kıymetli ki) ne de zorunlu olmadıkça boyun eğmeye niyetim vardı. Hayatı tüm derinliğiyle yaşamak ve yaşamın tüm özünü emmek, azimle, bir Spartalı gibi ya­şam olmayan her şeyi köküden söküp atmak, genişçe bir ot kümesini dibinden biçmek, hayatı bir köşeye sıkıştırarak en yalın anlamına değin soymak ve eğer alçak olduğu ortaya çıkarsa -niçin hakiki tüm alçaklığını almayayım ki?- bu alçaklığını tüm dünyaya ilan etmek veya olur da asil olduğunu öğrenirsem bunu tecrübeyle öğrenmek ve bir sonraki yolculuğumda hesabını doğru verebilmek istiyordum."

Bkz.  Thoreau, Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Kaknüs, 2001, s. 82-83, çev. Seda Çiftçi

22 Mayıs 2020 Cuma

Down by Law'da Gidilmeyen Yol






SİNEMADA KİTAPLAR


4


ROBERT FROST, The road not taken 
Mountain Interval, 1916

GİDİLMEYEN YOL



Roberto (Roberto Benigni) Frost'un "Gidilmeyen Yol"unu okuyor.

JIM JARMUSH, 
DOWN BY LAW (İÇERDEKİLER), 1986


Two roads diverged in a yellow wood,
And sorry I could not travel both
And be one traveler, long I stood
And looked down one as far as I could
To where it bent in the undergrowth;

Then took the other, as just as fair,
And having perhaps the better claim,
Because it was grassy and wanted wear;
Though as for that the passing there
Had worn them really about the same,

And both that morning equally lay
In leaves no step had trodden black.
Oh, I kept the first for another day!
Yet knowing how way leads on to way,
I doubted if I should ever come back.

I shall be telling this with a sigh
Somewhere ages and ages hence:
Two roads diverged in a wood, and I—
I took the one less traveled by,
And that has made all the difference.



***


GİDİLMEYEN YOL

Sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,
ikisinden birden gidemediğim ve yoldaki
tek yolcu olduğum için üzgün, uzun uzun
baktım görene kadar birinci yolun
otlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri; 
sonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,
ve belki çimenlik olduğu, aşınmak istediğinden
gidilmeye daha çok hakkı vardı; oysa
ordan gelip geçenler iki yolu da
eş ölçüde aşındırmıştı hemen hemen,
ve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi
hiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,
ah, başka bir güne sakladım yolların ilkini! 
ama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,
merak ettim geri gelecek miyim diye.
iç geçirerek anlatacağım bunu ben,
nice yaşlar nice çağlar sonra bir yerde:
bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
ben gittim daha az geçilmişinden,
ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.

                                                              Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar





Şiirin son mısraları Ölü Ozanlar Derneği'nde de geçmektedir.